Karaoğlanı'nın vefatının üzerinden 13 yıl geçti

Türkiye'de "demokratik sol" kavramının kurucusu olarak bilinen ve Türk siyasetine damga vuran isimlerden, "Karaoğlan" lakaplı eski Başbakan Bülent Ecevit'in vefatının üzerinden 13 yıl geçti.

5 Kasım 2006'da yaşama veda eden eski Başbakan Bülent Ecevit, "Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen" sloganıyla siyasette 50 yıl geçirdi.

Siyasi yaşamında beş kez başbakanlık görevinde bulunan Bülent Ecevit, 1925'te İstanbul'da doğdu. Babası Prof. Dr. Fahri Ecevit, 1943-50 arasında Kastamonu milletvekilliği yapmıştı. Annesi Nazlı Ecevit ise ressamdı.

İstanbul Amerikan Kolejinden arkadaşı olan Rahşan Aral ile 1946'da evlendi.

Ankara'da 1944'te Basın-Yayın Genel Müdürlüğüne İngilizce çevirmeni olarak giren Ecevit, 1946'dan 1950'ye kadar Londra'da Türk Basın Ataşeliğinde görev yaptı.

1950 ile 1960 arasında Ulus gazetesinde, Ulus'un kapatıldığı yıllarda ise Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerinde yazar ve yazı işleri müdürü olarak çalışan Ecevit, 1954 sonu ile 1955 başlarında ABD'de Kuzey Carolina'da yayınlanan Winston-Salem gazetesinde konuk gazeteci olarak görev yaptı. 1965'de Milliyet gazetesinde günlük yazılar yazmaya başlayan Bülent Ecevit, 1972'de aylık Özgür İnsan, 1981'de haftalık Arayış, 1988'de aylık Güvercin dergilerini çıkarttı.

Ulus gazetesinde başlayan siyasete ilgisi, onu 1954'te CHP'nin Çankaya Ocağı'na kaydolmaya itti. Ecevit, 1957-1980 arasında, önce Ankara, sonra Zonguldak'tan CHP milletvekili oldu. Ecevit, 1960-1961'de Kurucu Meclis üyeliği yaptı.

Sosyal güvenlik alanında önemli çalışmalar yaptı

İsmet İnönü hükümetlerinde 1961-1965 arasında Çalışma Bakanlığı görevinde bulunan Ecevit, bu dönemde toplu sözleşme ve grev haklarının yasalaşması, sendikal özgürlüğün sağlanması ve sosyal güvenlik konularında önemli kararlara imza attı.

1959'da CHP'nin en üst organı olan Parti Meclisi'ne (PM) seçilen Ecevit, 1966'da, CHP'de başlayan "Demokratik Sol Hareket"le birlikte, Genel Sekreterliğe seçildi. 1971'de ise partisinin askeri yönetimce oluşturulan hükümete katkıda bulunmasına karşı çıkarak bu görevinden ayrıldı. İsmet İnönü'nün 12 Mart Muhtırası'na karşı tavrı, Ecevit'i bu davranışa itti. Ecevit, istifa ettikten sonraki dönemde CHP'nin "değişmez" genel başkanı gibi görülen İsmet İnönü'ye karşı çalışma yürüttü.

İnönü istifa etti

CHP'nin 1972'de yapılan 5. Olağanüstü Kurultayı'nda güvenoyunu Ecevit'in alması üzerine İsmet İnönü istifa etti. Böylece Ecevit, 4 Mayıs 1972'de CHP Genel Başkanı seçildi. 1973 seçimlerinde en çok oyu aldığı halde hükümet kuramayan Ecevit, 1974 yılının çok tartışılan CHP-MSP (Milli Selamet Partisi) koalisyonunun başbakanı oldu.

CHP'nin 1973'teki seçim kampanyası sırasında yaşlı bir kadının sarf ettiği "Karaoğlan nirede ha evlatlar, Karaoğlan'ı görmek istiyom" cümlesinden sonra Ecevit, partililerce "Karaoğlan" olarak anılmaya başlandı.

CHP Genel Sekreteri iken, "sosyal demokrasi" kavramı yerine "demokratik sol" kavramını kullanmaya başlayan Ecevit, 1974'te toplanan 22. CHP Kurultayı'nda "Cumhuriyet Halk Partisi demokratik sol bir partidir" ifadesini parti tüzüğüne koydurdu.

Ada'ya barışı getirdi

Bülent Ecevit'in başbakanlığını yaptığı hükümet, 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı'nı gerçekleştirerek, Ada'ya barış getirdi.

Ecevit başbakanlığındaki hükümet, harekat sonrası Türkiye'ye karşı uygulanan ambargolara karşı direnişiyle de akıllarda yer etti. CHP-MSP hükümeti haşhaş ekimi yasağını, yasa dışı kullanımı önleyici tedbirler alarak kaldı­rdı. Bu dönemde Türkiye'nin Ege'deki hakları gündeme getirildi.

Bülent Ecevit 1977'de bir azınlık hükümeti kurdu fakat güvenoyu alamadı.

1978'de, partisinin TBMM'de çoğunluğu bulunmamakla beraber, bazı bağımsız üyelerin ve küçük partilerin katkısıyla bir hükümet kuran Ecevit'in, başbakanlığı 21 ay sürdü.

Üç kez hapse mahkum edildi

Bülent Ecevit, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, askeri yönetime kar­şı çıkışları nedeniyle üç kez hapse mahkum edildi.

Siyasal haklarından yoksun bırakıldığı yıllar boyunca da siyasi çalışmalarını sürdürdüğü için hakkında yaklaşık 130 dava açıldı.

Bülent Ecevit, siyasal haklarından yoksun bırakıldığı dönemde eşi Rahşan Ecevit, Demokratik Sol Parti'nin (DSP) kuruluşuna katkıda bulundu ve 1985'de DSP'nin ilk genel başkanı oldu.

1987'deki halk oylamasıyla, siyasi haklarına yeniden kavuşan Bülent Ecevit, DSP Genel Başkanlığına seçildi. Kısa bir süre sonra yapılan genel seçimlerde partisi iyi sonuç alamayınca Ecevit bu görevden ayrıldı.

1991 seçimlerinde Zonguldak milletvekili oldu

Fakat 1989 başlarında, yerel yönetim seçimlerinin yaklaştığı sırada genel başkanlık boşalınca toplanan olağanüstü kurultayda yeniden genel başkan seçilen Ecevit, 1991 seçimlerinde de Zonguldak'tan milletvekili oldu.

Bu seçimler sonucunda Süleyman Demirel önderliğindeki Doğru Yol Partisi ve Erdal İnönü'nün lideri olduğu Sosyal Demokrat Halkçı Parti bir koalisyon hükümeti kurdu. Bu hükümet, Adalet Partisi (AP) ve CHP'yi siyaset sahnesine tekrar kazandırdı. AP kendisini feshettiyse de CHP, Deniz Baykal'ın girişimleriyle yoluna devam etti. Bunun sonucunun solun parçalanması olduğu düşünüldüğü için CHP ve DSP'yi birleştirme girişimleri, Ecevit'in Baykal'inkinden farklı kulvardaki siyasi tarzı nedeniyle gerçekleşmedi.

DSP, 1994 seçimlerinden sonra solun en büyük partisi konumuna geldi. Ecevit, DTP ve ANAP ile kurulan hükümette başbakan yardımcısı, daha sonraki DSP-DYP-ANAP azınlık hükümetinde de başbakan oldu. Ecevit, 1999 seçimleri sonrasında ise 2002'ye kadar DSP hükümeti ile başbakan oldu. Ancak 2002 seçimlerinde DSP barajı aşamadı ve Ecevit, yaşının ilerlediğini ve sağlığının bozulduğunu göz önüne alarak siyasetten çekilme kararı aldı.

Bülent Ecevit, 18 Mayıs 2006'da geçirdiği beyin kanamasının ardından tedavi altına alındı. Yaklaşık 6 ay boyunca tedavi gördü, yoğun bakımda kaldı. Bülent Ecevit 5 Kasım 2006'da 81 yaşında solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti.

Devlet Mezarlığı'na defnedilebilmesi için 9 Kasım'da kanun değişikliği yapıldı. 11 Kasım 2006'da Ecevit'ni cenazesi buraya defnedildi.

Siyasi kimliğinin yanı sıra şair ve yazar kimliği ile de tanınan Ecevit, şiir ve siyaset üzerine çok sayıda kitap yazdı.

Ecevit'in, büyük bir kısmını Rahşan Ecevit'e yazdığı bilinen şiirlerinden "El ele büyüttük sevgiyi" hafızalarda en çok yer eden eseri oldu.

"Hizmetleri asla unutulmayacak"

Ecevit'in siyasete kazandırdığı ve daha sonra da yanından hiç ayrılmayan 21. Dönem Konya Milletvekili ve Ecevit Vakfı Başkan Yardımcısı Emrehan Halıcı, Bülent Ecevit'le ilgili anılarını AA muhabirine anlattı.

Vefatının üzerinden 13 yıl geçmesine rağmen Ecevit'in düşüncelerinin yaşamaya devam ettiğini belirten Halıcı, "Ecevit'in devlet, siyaset, kültür ve sanat alanlarında gerçekleştirdiği hizmetleri asla unutulmayacaktır." dedi.

Halıcı, şöyle devam etti:

"Sağlığının bozulduğu son dakikaya kadar ülkesini ve milletini düşünen Ecevit, dürüstlüğüyle, çalışkanlığıyla, ilkeli, tutarlı ve kararlı tavırlarıyla hepimiz için eşsiz bir örnek oluşturmaktadır. Ecevit, emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı eğilmez bir dik duruşun, yılmaz bir mücadelenin adıdır. Ecevit, haksızlıkla, yolsuzlukla, eşitsizlikle, adaletsizlikle savaşan bir halk kahramanıdır. Aynı Ecevit, engin hoşgörüsü ve uzlaşma kültürüyle barışın ve sevginin elçisidir."

"Satranç sayesinde tanıştık"

Bülent Ecevit ile satranç sayesinde tanıştığını anlatan Halıcı, Türkiye Satranç Federasyonu olarak 2000'de düzenlenecek Dünya Satranç Olimpiyatına ev sahipliği yapmak için aday olduklarını ve 4 yıl yoğun bir mücadele verdiklerini ifade etti.

Defalarca girişimde bulunmasına rağmen dönemin spor bakanından gerekli ilgi ve desteği göremeyince federasyon başkanlığından istifa ettiğini aktaran Emrehan Halıcı, ertesi gün Bülent Ecevit'ten bir telefon geldiğini söyledi.

Halıcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Daha önce hiç tanışmamış, hiç konuşmamıştık. Güzel sözler söyledi, bu girişimin çok yararlı ve önemli olduğunu, mücadeleye devam etmem gerektiğini, olimpiyatı almamızı beklediğini söyledi. Bu konuşma bende büyük bir moral ve sevinç yarattı. Nitekim gittik, olimpiyatı aldık ve ben de Dünya Satranç Federasyonu Asbaşkanlığına seçilerek yurda döndük. Döndüğümüzde Ecevit'ten bir kutlama mesajı ve armağan olarak bir kitap geldi. 'Elele Büyüttük Sevgiyi' adlı şiir kitabını yollamış ve kitaba iliştirdiği notunda dört şiirini benim için işaretlediğini belirtmişti. Satranç ve bilişimle ilgili olan bu şiirler Bilişim, Derin Mavi, Bilgi çağı ve Şah adlı şiirlerdi.

Bu olimpiyat öyküsüsün mutlu bir sonu daha var. Almamız için bizi cesaretlendiren, yüreklendiren Ecevit, 2000'de olimpiyatı başarıyla gerçekleştirirken yine yanı başımızdaydı. Ancak bir farkla. Bu sefer başbakanımız olarak. Ben de onun milletvekili ve grup başkanvekiliydim. Daha sonra bir satranç kitabı hazırlamamı istedi. Bu kitabı, yanında da bir satranç takımıyla birlikte bütün ilçelere, bütün köylere dağıttı. Çocukların, gençlerin, kahvelerde oturanların satranç da oynamasını ve bu yolla düşünce yeteneklerini geliştirmelerini arzuluyordu."

"Rahmetli Ecevit herkese karşı çok kibardı"

Ecevit'in pek çok özelliğinin kendisini derinden etkilediğini dile getiren Halıcı, bunlardan en önemlisinin ise "nezaketi" olduğunu vurguladı.

"Rahmetli Ecevit herkese karşı çok kibardı, çok nazikti. Bu kural sevsin, sevmesin, yan yana olsun, rakip olsun herkes için geçerliydi." diyen Emrehan Halıcı, şunları paylaştı:

"İlk tanıştığım gün bana 'Sayın Halıcı' diye hitap etmişti, hastalanıp hastaneye kaldırıldığı güne kadar da hep 'Sayın Halıcı' demeye devam etti. Mutlu günlerimiz oldu, üzüntülü, çok sıkıntılı günlerimiz oldu, bana da yanındaki diğer arkadaşlara da bu hitap biçimini sürdürdü. Bazı insanlarda nezaket sonradan olmadır, yapmacıktır, geçicidir. Ecevit'in nezaketi doğaldır, samimidir. Bunun için de yarattığı atmosfer karşısındakini de etkiler. TBMM ve koalisyon hükümeti çalışmaları sırasında farklı partilerdeki tüm siyasetçilerin de bu havadan etkilendiklerine ve Ecevit'in yanında çok özenli ve saygılı davrandıklarına şahit oldum.

Sayınlı hitapların bir istisnası vardı. O da Sayın Rahşan Ecevit'ti. Ecevit, sevgili eşine hep 'Rahşan' diye hitap ederdi. Sevginin, saygının, birbirlerine bağlılığın muhteşem bir örneği olan Ecevit çiftini birbirlerine çok benzeten olurdu. Bu görüşe onların katılmadığını yakinen biliyorum. Bana birkaç kez şu örneği verdiler: 'Bizi birbirimize çok benzetip, bir elmanın iki yarısı olarak tanımlarlar. Oysa hiç öyle değiliz. Biz farklıyız, birbirimizi tamamlarız. Tıpkı tencere ve kapak gibi'. Kabalığın, hırçınlığın, kavgaya hemen hazır gerginliğin kol gezdiği bu dönemlerde hoşgörünün, uzlaşının, nezaketin kıymeti daha da belirgin hale geliyor. Sevgili Bülent Ecevit'i rahmetle, şükranla, özlemle anıyorum."