Aliyev-Paşinyan Karabağ sorununu tartıştılar!
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Paşinyan, Münih Güvenlik Konferansı kapsamında düzenlenen bir panelde, ilk kez kamuoyu önünde Karabağ sorununu tartıştılar.
2020 yılının Şubat ayında Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgali sorunu (kısa ve yaygın olarak kullanılan ismiyle Karabağ sorunu) açısından bir ilke şahit olduk. Tarihte ilk kez Azerbaycan ve Ermenistan liderleri kamuoyu önünde Karabağ sorununu tartıştılar. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan arasındaki tartışma 15 Şubat 2020’de 56. Münih Güvenlik Konferansı kapsamında düzenlenen bir panelde gerçekleşti. Her iki taraf kendi liderlerinin performansını övmeye çalışsa da ortaya attığı tezler, karşı tarafın tezlerine verdiği cevaplar, tezlerini dayandırdığı deliller ve vücut dili itibariyle İlham Aliyev’in Nikol Paşinyan’a açık üstünlük kurduğu genel olarak kabul edildi. Bu görüş İlham Aliyev’in muhalifleri, Ermenistan’daki çok sayıdaki uzman, her iki ülkede görev yapan ve konuyla ilgili görüşlerini çevreleriyle paylaşan yabancı diplomatlar tarafından da dile getirildi.
İlham Aliyev özellikle Karabağ Hanlığının Rusya ile birleştirilmesine ilişkin 1805 tarihli belgeye, bölgedeki yerleşim birimlerinin ve bölgenin idari merkezi olan Hankendi’nin tarihi isminin Türkçe olmasına dikkat çekti, Ermeni tarafının temel tezlerinden olan bölgenin güya Stalin tarafından Azerbaycan’a verildiği iddiasını yalanlayan Rus arşivlerindeki 4 ve 5 Temmuz 1921 tarihli belgelere, Ermenistan’ı sorunun tarafı olarak gösteren ve Azerbaycan toprakları üzerindeki işgalin bir an evvel sona ermesini talep eden BM Güvenlik Konseyi’nin 822, 853, 874 ve 884 saylı kararlarına atıf yaptı.
Nikol Paşinyan, bu panelde, Hocalı soykırımının Ermenistan ile bir alakası olmadığını, sorumluluğun Azerbaycan'a ait olduğunu, hatta neredeyse Azerbaycan’ın kendi vatandaşlarına soykırım uyguladığını iddia etti.
Taraflar arasındaki tartışmanın bir boyutunu da Hocalı Soykırımı teşkil etti. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Ermenistan işgalinin en acı olaylarından ve insanlık aleyhine işlenmiş en ağır suçlardan birisi olan Hocalı Soykırımına dikkat çekerken Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan bu soykırımın Ermenistan ile bir alakası olmadığını, sorumluluğun Azerbaycan tarafına ait olduğunu, hatta neredeyse Azerbaycan’ın kendi vatandaşlarına soykırım uyguladığını iddia etmeye çalıştı.
28. yılında Hocalı Soykırımına bir de bu perspektiften bakmaya çalışalım.
25-26 Şubat 1992 tarihlerinde, Hankendi’deki 366 sayılı eski Sovyet Zırhlı Birliğinin de desteğini alan Ermenistan ordusu Azerbaycan’ın Karabağ bölgesindeki Hocalı’da sivil, kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapmadan 613 kişiyi en ağır işkenceler uygulayarak soykırıma tabi tuttu. Katledilenlerin 63’ü çocuk, 106’sı kadın ve 70’i ise yaşlıydı. Soykırım sırasında 8 aile tamamen yok edildi.
Bu vahim olaydan 487 kişi ağır yaralı olarak kurtuldu. Bin 275 kişi esir alındı, 150 kişi ise kayboldu. Yirmi altı çocuk hem yetim hem öksüz kaldı, 130 çocuk ise ebeveynlerinden birini kaybetti. Kuşatma altındaki insanların çoğu acımasız yöntemlerle öldürüldü. Uluslararası kuruluşlar ve dünya medyası olayı insanlık dramı olarak nitelendirdi. Esir alınanlara, özellikle de kadın ve çocuklara karşı acımasız işkenceler uygulandı, ailelerinin gözü önünde tecavüz edildi.
Hocalı’da yapılanlar uluslararası hukukun temel belgelerine (Cenevre Sözleşmeleri, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Sivil ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi) aykırı olmakla beraber, özellikle Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme’nin 2. maddesinde yer alan “milli, etnik, ırkî veya dinî bir grubu kısmen veya tamamen imha etme” şeklinde tanımlanan soykırım (genocide) suçunun çerçevesi içindedir. Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme’de soykırımı tanımlayan 2. maddenin a bendinde yer alan “bir grubun üyelerinin katledilmesi” ve b bendinde yer alan “grup üyelerine bedenî ve aklî açıdan ciddi biçimde zarar verilmesi” koşulları, Hocalı Soykırımı sırasında yaşananlarla birebir uyuşuyor.
Hocalı’da yaşananlara ilişin akademik ve siyasi tartışmalar sırasında sıkça karşılaşılan sorular arasında “soykırım gerçekten Ermenistan tarafından mı gerçekleştirilmiştir” ve “Ermenistan ordusu neden Hocalı’da bir soykırım yapma ihtiyacı hissetmiştir” soruları da yer almakta. Fakat Ermenistan yetkililerinin ve olaya katılan askerlerin daha sonra yaptıkları açıklamalar, Ermenistan’ın Hocalı ve işgal edilen diğer yerleşim birimlerindeki uygulamaları, Azerbaycan topraklarını işgal sürecinde Ermenistan’ın izlediği strateji ve taktikler değerlendirildiğinde bu sorular da cevabını kolayca bulmaktadır. Bu soruların cevapları aynı zamanda Paşinyan’ı da açıkça yalanlamaktadır.
Öncelikle Hocalı’nın, eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’ndeki tek havaalanına sahip olması, Hankendi ile Asgeran’ı bağlayan karayolunun ve ayrıca demiryolunun da buradan geçmesi nedeniyle stratejik öneme sahip olduğunu vurgulamakta fayda var. Ermenistan Hocalı’yı işgal etmek için buraya daha önce de saldırılar düzenlemiş fakat başarılı olamamıştı. Bunun üzerine Hocalı’nın çevresindeki yerleşim birimleri birer birer işgal edilerek Hocalı kuşatma altına alınmıştı. Azerbaycan Hocalı’daki insanlara gıda ve ilaçları sadece hava yoluyla ulaştırmaya çalışıyordu. Fakat Hocalı’ya giden helikopter ve uçaklara Ermenistan ordusu tarafından ateş edilmesi ve bazen de düşürülmesi Ocak ayından itibaren bu süreci de kesintiye uğrattı. Bu arada hemen belirtelim ki Ermenistan eski Sovyet birliklerinden aldığı askeri teknoloji nedeniyle, bu konuda Azerbaycan’a oranla çok daha güçlüydü ve defalarca Karabağ sorununun kaderini değiştirecek eylemler gerçekleştirmişti. Mesela 20 Kasım 1991’de Azerbaycan hükümetinin üyelerini (Devlet Sekreteri Tofig İsmayılov, Başbakan Yardımcısı Zülfü Hacıyev, İçişleri Bakanı Mehemmed Esedov, Başsavcı İsmet Qayıbov), adalet ve güvenlik yetkililerini, iki Rus generali, Kazak ve Rus gözlemcileri (Kazakistan İçişleri Bakan Yardımcısı Sanlal Dasumoviç Serikov ve diğerlerini), gazetecileri taşıyan helikopter Ermenilerin kontrolündeki bölgeden açılan ateşle düşürülmüş ve helikopterde bulunan herkes hayatını kaybetmişti. Bölgedeki hava üstünlüğü, dolayısıyla da Hocalı’yı dünyaya bağlayan yollar tamamen Ermeni birliklerinin kontrolü altındaydı.
Ermenistan için soykırım gerçekleştirmenin psikolojik nedenleri de vardı. Burada psikolojik nedenlerin iki temel boyutundan bahsetmek mümkündür. Bunlardan ilkini Ermenilerin genellikle Türklere nefret duygularıyla yetiştirilmeleri ve Hocalı’da yapılan soykırım ile sözde 1915 yılında yapılanların öcünü almaya çalışmaları teşkil ediyor. İkinci boyut olarak ise acımasızca bir katliam gerçekleştirerek Azerbaycan Türkleri üzerinde psikolojik baskı oluşturma amacından bahsetmek mümkün. Ermenistan’dan farklı olarak o sırada Azerbaycan henüz resmi bir orduya sahip değildi ve yerleşim birimleri gönüllü birliklerce savunulmaktaydı. Ermenistan’ın stratejisine göre, Hocalı Soykırımı’ndan sonra herhangi bir kente saldırı sırasında, Azerbaycan’daki gönüllü birliklerin askerleri topraklarını savunmaktan daha çok eşlerini ve çocuklarını düşünmek zorunda kalacak, hatta belki de savaşmak yerine ailelerini savaş bölgesinden çıkarmaya çalışmakla uğraşacaklardı. Nitekim yıllar sonra Ermenistan eski Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan (o sırada soykırım kararını alan ve yöneten kişilerden biriydi) İngiliz gazeteci Thomas De Waal’a yaptığı açıklamada, soykırım yapmakla amaçlarının Azerbaycanlıları daha da korkutmak olduğunu ifade etmişti. Ermenistan’ın bu stratejisinin daha sonraki Azerbaycan topraklarını işgali sırasında işine yaradığını da üzülerek ifade etmekteyiz. Nitekim Ermenistan’ın daha sonra işgal ettiği her Azerbaycan kentinde, işgalden önce Hocalı soykırımının aynısının gerçekleştirileceği propagandası yapılmıştır. Özellikle havaalanına sahip olan Hocalı’nın ve hemen arkasından stratejik konumdaki diğer iki kent olan Şuşa ile Laçın’ın Ermenistan tarafından işgali savaşın kaderini değiştirmiş ve Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarının yaklaşık yüzde 20’sini işgal etmesine olanak sağlamıştır.
Yukarıda da ifade edildiği üzere, 28 yıl önce Hocalı’da soykırım yapıldı ve Hocalı halen Ermenistan işgali altında. Hocalı’da esir alınanların önemli bir kısmından hâlâ haber yok. Azerbaycan resmî kurumlarının kayıtlarına göre, bu kaderi yaşayan Azerbaycan vatandaşlarının sayısı 5 bin civarında. Uluslararası hukuk açısından soykırım olduğu tartışma götürmeyecek biçimde ortada olan Hocalı’da yaşananlar için yapılacak çok iş var. Kuşkusuz bunların en önemlisi adaletin tescili ve yerini bulması.
Günümüze kadarki süreçte adaletin yerini bulması, Hocalı Soykırımı’nın tanınması, suçluların cezalandırılması, mağdurlarının mağduriyetlerini bir ölçüde de olsa giderecek siyasi ve hukuki nitelikli kararların alınması için çabalar sarf edildi. Bunlar arasında Azerbaycan’da ve yurtdışında düzenlenen resmi etkinlikler, BM’nin bazı ülkelerdeki temsilcilikleri önünde düzenlenen gösteriler, çeşitli ülkelerdeki öğrenci derneklerince düzenlenen, yabancı ülkelerin kamuoylarını ve yetkililerini bilgilendirme girişimleri yer alıyor.
Son yıllarda ise etkinliklerin koordinasyonu ve belgelerle daha çok desteklenmesi süreci dikkat çekiyor. Faaliyetler özellikle, İslam Konferansı Gençlik Forumu girişimiyle geliştirilen ve koordinasyonunda yürütülen “Hocalı İçin Adalet” uluslararası bilgilendireme kampanyası çerçevesinde daha da hızlanmıştır. Meksika, Macaristan, Pakistan, Kolombiya, Çek Cumhuriyeti, Bosna-Hersek, Peru, Honduras, Romanya, Slovenya, ABD’nin çok sayıda eyaleti, çeşitli düzeylerde Hocalı Soykırımı’nı tanıdıklarına ilişkin kararlar aldılar. Türkiye, Almanya, İtalya, Ürdün, Letonya, İsrail ve diğer çok sayıda ülkenin parlamentolarında Hocalı Soykırımı görüşüldü ya da bu ülkelerin yetkilileri BM dâhil uluslararası kuruluşlarda yaptıkları toplantılarda insanlık suçlarından bahsederken Hocalı Soykırımı’na da değindiler. Özellikle Türkiye’de ve diğer bazı ülkelerde Hocalı Soykırımı kurbanları için anıtlar dikildi.
Hocalı Soykırımı’na ilişkin günümüzdeki faaliyetlerin temel amacı Hocalı Soykırımı’nın uluslararası alanda tam olarak tanınması, suçlularının cezalandırılması, mağdurların mağduriyetlerinin belirli ölçüde de olsa giderilmesi yoluyla adaletin yerini bulmasıdır. Hocalı’ya adalet açısından uluslararası hukukun tam olarak işletilmesi, Hocalı’nın ve işgal edilmiş tüm Azerbaycan topraklarının bir an evvel ve kayıtsız şartsız olarak işgalden kurtarılması gerekmektedir.